Mallingshore6024

Z Iurium Wiki

in English, Turkish Yirmi üç yaşında erkek hasta böbrek yetmezliği ile diyaliz için hastanemize yönlendirilmiştir. Hastanın ultrasonografisinde tesadüfen saptanan intra-abdominal kitle lezyonunun metabolik karakterizasyonu için yapılan 18F-FDG pozitron emisyon tomografi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) çalışmasında hipermetabolik kitle izlenmiş olup kitlenin biyopsisi amiloidozis ile uyumlu olarak bulunmuştur. BAY-1816032 in vivo Bilgilerimize göre, bu olgu ile, dev amiloid kitlesi ile başvuran bir hastanın 18F-FDG PET/BT görüntüleri literatürde ilk kez sunulmaktadır.in English, Turkish Son dönem böbrek hastalığı nedeni ile 15 yıldır hemodiyalize giren, tersiyer hiperparatiroidi ve osteoporozu bulunan 55 yaşında bir kadın hastayı sunuyoruz. Hastadan bilgilendirilmiş onam alınmıştır. Hastanın boyun ultrasonografisinde multinodüler guatr ve paratiroid adenomu ile uyumlu olan hipoekoik bir lezyon saptandı. Dual faz teknesyum (Tc) Tc-99m MIBI tek foton emisyonlu bilgisayarlı tomografi (SPECT), dört paratiroid bezi lokalizasyonunda patolojik tutulum gösterdi. Total tiroidektomi ve subtotal paratiroidektomi sonucu tiroid bezinde nodüler hiperplazi ve dört paratiroid bezinde atipik paratiroid adenomu ile uyumluydu. Atipik paratiroid adenomu nadir görülen bir klinik antitedir. Multipl atipik paratiroid adenomu daha da az sıklıkla görülür. Bu olguda, dört atipik paratiroid adenomunun dual faz Tc-99m MIBI SPECT ile saptandığı çok nadir bir durumu sunuyoruz.in English, Turkish Amaç Bu çalışmanın amacı primer tümörlerde ve metastatik lezyonlarda 18F-floro-2-deoksi-glukoz (18F-FDG) tutulum paternlerini değerlendirmek ve ayrıca mide kanserinin (MK) evrelemesinde pozitron emisyon tomografi/bilgisayarlı tomografi’nin (PET/BT) tanısal katkısını değerlendirmektir. Yöntem Çalışmaya toplam 341 MK hastası dahil edildi. Primer evreleme 18F-FDG PET/BT görüntüleme ile yapıldı. 18F-FDG PET/BT görüntülemeden elde edilen primer tümöre ait maksimum standart tutulum (SUVmax) MK alt tipleri arasında karşılaştırıldı. Bulgular Üç yüz otuz dokuz hastaya ait primer tümörün ortalama SUVmax değeri 12,9±8,6 idi. En yüksek ortalama SUVmax, medüller alt tip MK’li hastalarda (17,8±9,9), en düşük ortalama SUVmax (9,7±7,6), taşlı yüzük hücreli mide kanserinde (TYHMK) görüldü. Ortalama SUVmax, adenokarsinom (AK) grubunda TYHMK grubundan istatistiksel olarak daha yüksek bulundu (p3 cm) ile istatistiksel olarak anlamlı derecede ilişkili bulundu (p=0,03). Primer tümör SUVmax, bölgesel lenf nodu (RLN) pozitif olan hastalarda AK ve TYHMK gruplarındaki RLN negatiflerden anlamlı olarak yüksek bulundu (p less then 0,001, p=0,012, sırasıyla). Ayrıca, TYHMK’lı hastalarda, uzak metastatik grupta SUVmax, metastazı olmayan gruba göre anlamlı derecede yüksekti (p=0,025). Sonuç Primer tümör SUVmax’ı yüksek AK’li hastalarda yaş ve RLN metastazı gibi bazı klinik parametrelerle ilişkilendirildi. Bununla birlikte, AK’de uzak metastatik durum ile primer tümör 18F-FDG tutulumu arasında ilişki bulunmadı. Bununla birlikte, TYHMK’deki primer tümörün yüksek SUVmax’ı, bölgesel ve uzak metastaz ile ilişkiliydi ve primer tümörün 18F-FDG tutulumu, bu alt grup için prognostik bir değeri olabileceğini düşünmekteyiz.in English, Turkish Amaç Kolorektal kanserde KRAS mutasyonu ve tümörün lokalizasyonu ile ilişkili prognostik etki tartışmalı bir konudur. Bu nedenle 18F-floro-2-deoksi-glukoz pozitron emisyon tomografi/bilgisayarlı tomografi (18F-FDG PET/BT) görüntülemede FDG tutulum paterni ile kolon kanseri tanısı almış hastalarda KRAS mutasyonu ve tümör lokalizasyonu arasındaki ilişkiyi değerlendirdik. Bu üç faktörün prognoz ve sağkalım üzerindeki etkileri değerlendirildi. Yöntem Kolorektal kanser tanılı 83 hasta retrospektif olarak bu çalışmaya dahil edildi. Tedavi öncesi evreleme için 18F-FDG PET/BT çalışması yapıldı. Primer tümöre ait ortalama standart tutulum değeri (SUVmaks) ve sağkalım verileri gruplar arasında karşılaştırıldı. KRAS mutasyonları, parafine gömülü tümör dokusu bloklarından ekstrakte edilen genomik DNA ile gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu tekniği ile tespit edildi. Potansiyel KRAS mutasyonları olan tümöral lezyonlar mutant KRAS ve wild tip olarak sınıflandırıldı. Bulgular Olguların 25’i kadın,m üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı belirlendi. Sonuç Çalışmamızda, kolon tümörü lokalizasyonunun prognoz üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığını bulduk. Öte yandan, FDG tutulumunun KRAS mutasyonu varlığında daha yüksek olduğu gözlendi ve KRAS mutasyonunun yüksek SUVmaks ile birlikteliğinin negatif prognostik bir faktör olduğu sonucuna varıldı.in English, Turkish Amaç Laringofarengeal reflü (LFR) etiyolojisinde Gastroözofageal Reflü hastalığının (GÖRH) rolü tam olarak anlaşılamamıştır ve bu durum tartışmalı bir konu olmaya devam etmektedir. Yirmi dört saatlik empedans monitörizasyonu LFR’nin değerlendirilmesinde umut vaatetmektedir, ancak faringeal kayıtlamada sorun yaşanmaktadır. Biz, LFR’nin ve reflünün akciğer aspirasyonunun saptanmasında sintigrafik çalışmaların yararını göstermiştik. Şiddetli LFR ve GÖRH öyküsü olan hastalarda korelasyon çalışmaları yapılmıştır. Yöntem Maksimum medikal tedaviye yanıt vermeyen ve ön testte LFR/şiddetli GÖRH olasılığı yüksek saptanan seçilmiş bir hasta grubu; 24 saatlik empedans/pH monitörizasyonu, manometri ve sintigrafik reflü çalışmaları ile değerlendirildi. Bulgular Çalışma grubu, 15’i erkek, 19’u kadın olmak üzere 34 hastadan oluşmaktaydı ve yaş ortalaması 56 (28-80) idi. Hastaların 31’inde LFR semptomları (çoğunlukla öksürük) ve 3’ünde şiddetli GÖRH semptomları vardı. Empedans bolus klirensi ve pH çalışmaları, ayakta ve sırtüstü pozisyonda tüm hastalarda anormaldi. Empedans monitörizasyon ile yüksek oranda asidik olmayan GÖRH saptandı. Hastaların çoğunda düşük özofageal sfinkter tonusu ve inefektif özofageal klirens saptandı. Sintigrafik çalışmalar pulmoner aspirasyon gelişen 10 hastada; empedans, pH ve manometrideki anormalliklerle yüksek korelasyon gösterdi. Sonuç Sintigrafik çalışmalar, LFR ve pulmoner aspirasyon için iyi bir tarama testi gibi görünmektedir, çünkü bu bölgelerde tracerin doğrudan gösterilmesi mümkündür. Empedans çalışmaları, öksürüğün nedeni olarak asidik olmayan reflü ve bolus klirensinin önemini vurgulamaktadır ve reflünün pulmoner aspirasyonu için bir risk profilinin geliştirilmesinde kullanılabilir.

Autoři článku: Mallingshore6024 (Kokholm Blanchard)